İsli kara bir çaydanlık. Yol arkadaşı, dert ortağı. Çoban sabrında
bir dinleyici, demli sohbetler erbabı. Pahalı cihazlar, afili eşyalar
veya yeni ciciler değil, işte böyle bir kara çaydanlık heyecanlandırır
bizi. Haftanın sonunda sevgiliyi bekler gibi. Yediğimiz yemekler bile
ondan bir bardak çay içmek için, hem de ince belli. Kamplar, yürüyüşler
bahane. Şu her yönü üzüntü veren hayat serüveninde bir Alice Harikalar
Dünyası kaçamağıdır, kara çaydanlık. Deliğinden baktığında yeşil
vadiler görürsün. O fokurdayan kapağını kaldır; burnunda sıcak anne
keki… Her muhabbetten bir parça is kalır geriye, siner en derine. Bir
seremonidir o, ateşin çıtırdısı, suyun fısıltısı…
Yaşlı bir Kızılderili ne kadar yanılabilinir ki demiş şair. Peki
ağabeycim, yaşlı bir Anadolu çobanı ne kadar yanılabilir? Toprakla
büsbütün yaşayan hiçbir ulvi adam yanılmaz bence. Çay olmadan asla
yollara düşmez böyle bir adam. Serüvene başlamaz, işe koyulmaz. Anadolu,
sarıdan maviye renk cümbüşü. Bu koca coğrafyada kim yarendir bir
yolcuya? Karşısına çıkan yel değirmenlerine savurduğu bir kara çaydanlık
dumanı kadardır çobanın manzarası. Dağlar, zirveler hep isli bulutlar
atlası…
Yalnızız. Hep basit goller yedik ondan belki. Gerçi
sınırsız dürüst olmak da yalnızlığın müsebbibi. İlacı belli. Bir büyüğe
danışmak lazım denir ya, kara çaydanlık devleşir bu gönül
meselelerinde. En ulaşılmaz aşkların tesellisi, tüm yalan dünya
kahpeliklerinin ağrı kesicisi. Doğa, bir yaşam kliniği; çay ilaç gibidir
dertli adama. Yanı başında akan derenin suyundan demlenmiş o çay,
acılarını dinlendirir. O acılar ki, kara çaydanlığın değirmeninde
sıcacık bir köy ekmeği…
Adıgüzel’in dediği gibi; yoksulların,
şairlerin ve yalnızların resmi içeceğidir çay. Ona sıradan bir içecek
muamelesi yapamayız. Ve o çayın, şaman ayinlerini kıskandıracak
ritüeller ile demlendiği bir kara çaydanlık etkinliğini hayal edin
şimdi. Ateşin etrafında günümüz dijital dünyanın analog insanları… Yani
çayın tekkesidir kara çaydanlık, o da yoksulların, şairlerin ve
yalnızların resmi enstrümanıdır o vakit.
Benim kara hayatımın
isli dostu, ateşle buluştukça döner bu dünya. Ve umut, bir sarı sıcak
ateş, üzerinde tıkırdayan bir çaydanlığın sesi. Kara çaydanlık, ateşin
sessiz gölgesi…
Mustafa Kara
Kasım'2015