27 Temmuz 2017 Perşembe

Karatepe Açık Hava Müzesi ve Hasanbeyli'nin Güzel Yolları


 Haftasonu kısa ama dolu dolu bir Osmaniye turu yaptım. Önce Kadirli-Aslantaş yolu arasındaki Castabala Antik Kenti Ören Yerine uğradım. Daha önce yerel bir dergi için burayı fotoğraflamış ve yazmıştım. Tekrar uğramak ve son çalışmaları görmek istedim. Ama pek de ileriye gidilmemiş, 5 sene önceki haliyle aynıydı. Su ihtiyacımı giderdikten sonra asıl hedefim olan Karatepe Milli Parkına yöneldim.










Karatepe Milli Parkı bölgesindeki  ilk durağım Karatepe Kilimlerinin örüldüğü köy oldu. Burada hem kilimleri inceledim hem de iyice ısınan havadan dolayı yorgunluğumu atmak için biraz mola verdim.












El emeği ile yapılan kilimler, geleneksel motiflerin işlenmesi ve yaşatılması açısından, kültürel değer taşıyor. Bu kilimler keçi kılından dokunuyormuş ve boyaları kök boyadır, ceviz, sütleğen, hardal, meşe, boruk, devecik, zakkum, gelincik, sakızlık, hartlap, zeytin gibi bitkilerle, çam ve soğan kabuğundan elde ediliyormuş. Okuduğum haberlere göre yurt dışına da ihraç edilen Karatepe kilimleri bu açıdan çok değerli. Kullanılan doğal boyalar sayesinde yüzyıllarca parlaklığını kaybetmiyormuş. Yöre halkının kalkınmasına da katkıda bulunuyor bu ticaret. Genç kızlar bu sayede iş buluyor köyde. Kooparatifte kurslar açılıyor ve bu güzel gelenek devam ettiriliyormuş. 










Kilimlerin dokunduğu ve sergilendiği kooperatif binasının bahçesinde bile tarihi eserler var. Bu bölgede her yer tarih kokuyor. İkram edilen çay ile kendime geliyorum, biraz serinledikten sonra Açık hava müzesine doğru gideceğim.






Ve kısa bir sürüşün ardından Karatepe Açık Hava Müzesine ulaşıyorum. Aslantaş Barajı etrafında bulunan Karatepe Milli Parkında ziyaret edilmesi gereken en önemli yerlerden biri. 








Kültür Bakanlığının sayfasından okuduğum bilgiler şu şekilde:

Karatepe Geç Hitit Çağında (M.Ö. 8 yy.)Adana Ovası Hükümdarı Asativatas tarafından, krallığını kuzeydeki vahşi kavimlere karşı korumak üzere, bir hudut kalesi olarak yaptırılmıştır.  Kurucusundan dolayı Asativadaya adını alan bu yer M.Ö. 725-720 tarihlerinde Asur kralı 5 Salamonsor veya M.Ö. 680 yılında Asarhaddon tarafından ele geçirilmiş, yıkılıp yakılmıştır.       Yıkılan kale sur duvarlarının kalınlığı 2 ila 4 m genişliğinde, kalenin iç ve dış duvarları ise 4 ila 6 m yüksekliğindedir. Kuru, harçsız yapılan çift duvar arasındaki boşluk taş, moloz ve toprakla doldurulmuştur. Kalenin doğu-batı çapı 196 m, kuzey-güney çapı ise 376 metredir. Kale 18-20 m aralıklarla tespit edilebilen 28, tespit edilemeyen 6 olmak üzere 34 adet dikdörtgen burçlarla tahkim edilmiştir.
    Tepenin zirvesinde, saray olduğu tahmin edilen iki tane yanmış bina harabesi ve zahire kuyuları mevcuttur. Kalenin biri güneybatısında, diğeri kuzeydoğusunda olmak üzere iki kapısı vardır.







Güneybatısındaki giriş kapısında kırık parçalarla ekli iki aslan heykeli vardır. Sağ ve sol yan odacıklarda esmer ve açık sarı, sert taneli bazalt taş bloklar üzerinde duvar kaplaması niteliğinde, o günün inanç ve yaşayışını sergileyen çeşitli figür rölyefleri (taş kabartmalar) ve aynı metin olmak üzere, karşılıklı Finike (çivi) ve Hitit hiyeroglif yazıları mevcuttur. Kapı içinde ise yaklaşık üç metre boyunda fırtına Tanrısının heykeli bulunmaktadır.
      Kuzeydoğu kapısında insan başlı, aslan gövdeli, karşılıklı iki sfenks vardır. Sağ ve sol odacıklarda Güneş Tanrısı rölyefi ve diğer çeşitli rölyefler ile karşılıklı aynı metin olmak üzere, Finike (çivi) ve Hitit hiyeroglif yazıları mevcuttur.  Karatepe 1946 yılına kadar bilim aleminin meçhulü olan biryerdi. Saimbeyli'den koyun otlatmaya 

gelen çobanlarca tesadüfen bulunmuş ve öğretmen Ekrem KUŞCU tarafından   Adana Müzesi Müdürü Naci KUM'a bildirilmiştir.











1946 yılının ilkbaharında Alman arkeolog Bossert başkanlığında kazı çalışmalarına başlanır. Halen bu çalışmalar Halet ÇAMBEL tarafından yürütülmektedir. Yıkılan kale duvarlarının bir örneği doğu-batı istikametinde yeniden inşa edilmiştir.
     Buradaki Finike (çivi) yazıları sayesinde, önceleri tam çözülememiş olan Hitit hiyerogliflerinin okunmasına imkan sağlayan bir anahtar ele geçmiştir. Dünya üzerindeki Hitit yazıları ilk defa burada okunmuştur. Bu yazılarının çözülmesiyle Anadolu'da M.Ö. 2000 yılına kadar giden hiyeroglif yazıların tamamı okunmuştur.
    Karatepe-Aslantaş'daki eserler, mimari bir bütünün parçaları oldukları için yerlerinden sökülüp kapalı bir müzeye taşınmamıştır. "Açık Hava Müzesi" kurularak eserlerin burada sergilenmesi yoluna gidilmiştir.
    Karatepe-Aslantaş Açık Hava Müzesi'nin bulunduğu yer, Anadolu'daki diğer ören yerlerinden çok farklıdır. Burası, Aslantaş Barajının yapılmasıyla üç tarafı baraj gölüyle çevrili olup baraj gölü ve Andırın Ovası'na hakim bir tepede bulunmaktadır. Müze, bir yarımada şeklindeki burun üzerinde ve etrafı ormanlarla kaplıdır.
   Karatepe, Çukurova'yı Andırın-Göksun üzerinden İç Anadolu'ya bağlayan ve "Akyol" (Ağyol-Kocayol) diye  anılan tarihi kervan yolunun üzerindedir. Bu yol ; Hititlerden önce, Hitit döneminde ve haçlı Seferleri sırasında kullanılmıştır. Yakın zamanlara kadar Yörüklerin göç yolu da olmuştur.
     Yerli halk, aslan heykellerinden dolayı buraya "Aslantaş" demektedir. Fakat ülkemizin diğer yerlerinde de pek çok Aslantaş vardır. Diğerlerinden ayırt edilmesi için, örene en yakın topografik noktanın Karatepe olmasından dolayı buraya,   Karatepe-Aslantaş denmesi daha uygun görülmüştür.
      Ceyhan ırmağının doğu sahilindeki Domuztepe de Geç Hitit Çağına ait bir yerleşim alanıdır. Müzenin iki km kuzeyindeki Kum Kalesi Haçlılar tarafından yaptırılmıştır. Kale bugün baraj gölünün suları altında kalmıştır.










Müzenin içindeki yürüyüş rotası da harika. Yemyeşil ormanın içinde yürüyerek müzeyi dolaşmış oluyorsunuz. Ayrıca müze girişinde Orman bakanlığına bağlı bir mesire alanı var. Burada Aslantaş Baraj gölünün kenarında serince bir piknik yapmak mümkün. Ben görevlillere kamp yapabilir miyiz diye de sordum. Belirli kurallar çerçevesinde neden olmasın dediler. Gayet güzel, doğayla iç içe ayrıca tarihi bir mekanda kamp yapma fikri kulağa hoş geliyor.







Issız ve sessiz köy yollarından Düziçi'ne geçiyorum. Bahçe ilçesindeki amcamın yayla evinde bir gece kalıp, akrabalarımla hasret giderip, köyümüz Karayiğit'in bağlı olduğu Hasanbeyli Beldesine gidiyorum. Hedefim oradaki dağ yolundan İslahiye tarafına geçmek ve evime dönmek.








Hasanbeyli'deki buğday tarlaları hasat edilmiş. Burası ilkbaharda yemyeşil oluyor. Hasanbeyli'nin yolları harika manzaralara sahip, virajlı yollar da biz motorcular için bulunmaz nimet.






Bu dağ geçişini ilk defa kullanıyorum. Almanpınarı Yaylasından geçtim ve bol virajlı bu vadi yolundan Fevzipaşa'ya ineceğim.









Sonunda ovaya indim. Önce Fevzipaşa, ardından İslahiye'ye geçerek, Hassa üzeri İskenderun'a döndüm. Benim için kısa ama dolu dolu bir tur oldu. Tarihi mekanları, geleneksel kilim yapılan köyleri ve doğasıyla serinleten Aslantaş-Karatepe Milli parkını gezdiğim güzel bir rota oldu. İleride kamplı şekilde yapmak dileğiyle de.

Selamlar...